16 Mart 2013 Cumartesi

Çok hain bir tuzak: 1071

TÜRK’LERE 1071 TUZAĞI
Prof. Dr. Ekrem Memiş
Devlet Bahçeli de sık sık 1071 Malazgirt Savaşı’nı yâd ederek o tarihten bu yana Türklerin Anadolu’da olduklarını belirtir.
Tarihi ve ilmi hata burada başladığı gibi birleştirmek isterken ayrıştırma faaliyetleri de bu noktada odaklaşıyor.
Evvelinde, Malazgirt özellikle bazı odaklar tarafından Türk çocuklarını yanlış bilgilendirmek için hazırlanmış bir tuzaktır. Malazgirt’ten daha önce 1041 Dandanakan Savaşı vardır. Eğer Anadolu’nun kapısı açılmışsa -ki ben bu mantığa karşıyım- Dandanakan Savaşı ile açılmıştır. 
Ahirinde, Anadolu’nun 1071’den sonra Türklerin vatanı olduğunu söylemek tamamıyla ve özellikle Amerikan toplum mühendislerinin 1945’den sonrasında yazılan tarih kitaplarındaki dayatmasından ibarettir. Türk çocuklarını tarih bilincinden yoksun kılmanın ilk aşamasıdır. Malazgirt’i temel almak, Aka’ların, Sümerlerin ve Eti’lerin Türk olduklarını inkâr etme yoluyla Türklerin göçebe kavim olduklarını, dolayısıyla barbar olduklarını ve medeniyet kurmaktan uzak olduklarını zihinlere kazıyarak bir tür ‘mankurtlaştırma’ taktiklerinden biridir.
Gazi Paşa bu tarihsel hatayı ortadan kaldırıp atmak için yerin altını işlemekle mükellef kuruluşun adını Etibank, oradan gelecek ürünü işleyebilmek için gerekli maddiyeti temin ve teşvik için de Sümerbank adını kullanarak tarihsel bütünlüğü Türk insanına yeniden hatırlatmak istemiştir.
‘1071’ BİR TUZAKTIR.
1071 meselesinin zahirindeki husus ise bu tarihin tamamıyla tuzak olmasıdır.
Bu konuda biri çok ilmi ve tarihi kaynak mevcuttur.
Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ekrem Memiş Hoca’nın çok önemli çalışmaları bu tarihi saptırmayı ve yalanı ortaya çıkartan ilmi çalışmalardan sadece biri, ama en önemlilerinden biridir.
Ekrem Memiş hoca konuyla ilgili açıklamalarını birlikte okuyalım:
“Anadolu Türklerin ikinci yurdu değildir. Anadolu Türklerin anayurdudur. Anadolu’da bundan 8 bin yıl önce de Türk devletinin var olduğu belgelerle kendini göstermektedir” demiştir.
Memiş Hoca MÖ. 2 bin 200’lere ait bir olayı anlatarak Akat Kralı Mezopotamya’dan gelmiş Fırat Nehri’ni geçerek Anadolu’ya gelmiş. Anadolu’da o zaman küçük küçük şehri devletleri var. Bu küçük şehir devletlerinden 17’si Hatti Kralı Pampa’nın önderliğinde bir araya gelmişler ve Akat Kralına karşı vatanlarını korumak için mücadele etmişler. Bu 17 kraldan biri de çivi yazılı metnin 15. Satırında geçen Türkî Kralı İlşu-Nail’di. (Anadolu’da bu gün dahi rastladığımız ‘Pampa’ veya ‘Pampal’ soyadlarının olması sizce bir tesadüf müdür?)
Burada geçen ‘Türkî’ kelimesinin Türk olduğuna şüphe yok. 2 bin yıl da buradan koyduğumuz zaman 4 bin 250 yıl önce Anadolu’da Türk kavmi olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.
Memiş Hoca açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “ Bu Türk Krallığının da Hurri isimli bir kavimden gelmektedir. Bu kavim MÖ 3 binli yıllarda Anadolu’da yaşamıştır. İlmi verilerin ışığında çok daha gerilere gidildiğinde kavmin soyunun 6 binlere dayanmaktadır.2 bin de Milattan sonraki dönem eklendiği zaman karşımıza 8 bin yıllık dev bir tarih çıkmaktadır.”
Memiş Hoca açıklamalarında işin arkeolojik boyutlarına da değinerek,” o günlerden bu güne gelen 3 kültür var. İlki; neolitik köy kültürü. Onu takip eden 5 binlerde kalkolitik kültür var. Köylerin yerini şehirlere terk ettiği dönem 3. dönem. Bu dönem ise eski Tunç Çağı. Bu üç kültür arasında hiçbir kopukluk yok. Bu kopukluğun oluşmaması ise kavmin değişmediğine işaret etmektedir” diyor.
Türk adını ilk taşıyanlar Hunlar mı, Türkîler mi?
Bildiğimiz ya da bilmemizi istenilen tarihteki bilgilerimizin yanlışlığının da altını çizen Prof. Dr Ekrem Memiş. Hurilerin Anadolu’nun Doğu bölgelerinde yaşayan en eski sahiplerinden biri olduğunu ve Anadolu’nun Türk’ün ikinci vatanı olmadığı, hatta anavatanı olduğunu belirterek Göktürk Devleti’nin de ilk Türk adını taşıyan devlet olduğu tezine de karşı çıkmakta. 
Memiş Hoca Hurrilerin devamı olan ve MÖ binlerde yaşayan Türkî Krallığının Türk adını taşıyan ilk devlet olduğunun da altını önemle çiziyor.
Memiş Hoca bununla da yetinmeyerek Evet hunlar Orta Asya’da bir Türk devleti kurmuşlardır ama bu devlet ilk Türk devleti değildir. Biz buralara sonradan gelmedik. Hep vardık. Ders müfredatında bunlar mutlaka işlenilmelidir.” Diye feryat ediyor.
Hadi son fasılda birkaç örnek daha vereyim.
Tanrı ömrünü uzun eylesin de Türk’e hizmetinden eksik eylemesin.
Muazzez İlmiye Çığ hanımefendinin bir sözünü aktarmak istiyorum.  “Yahu biz Türkler Anadolu’nun bizim olduğunu anlatabilmek için daha kaç sefer fethetmek zorunda kalacağız “
Dahası….. Amerika’da yapılan Sümer araştırmalarında Sümerlerin müzik aletinin bilgi ve bulguları tespit edilmiştir. Sümer kayıtları bu tınıları elde edebilmek için bir çalgının olduğunu belirterek çalgının tarifini de yapmışlardır.
Ayrıntıları bir kalem geçelim. Kısacası bu çalgının adı nedir, biliyor musunuz?
“Bağ”, Yani; şu bizim bildiğimiz, meftunu olduğumuz Milli Sazımız “ Bağlama’nın atasıdır yahu.., Ne dersiniz, bağlamaya da 1071’den sonra mı kavuştuk?
… ve sözün sonu
Özellikle adında ‘Milliyetçi’ ibaresi olan bir siyasi partinin başta genel başkanı olmak üzere bütün mensupları şu 1071 meselesini bir kez gözden geçirmek zorundadırlar. 
Tarihi ve ilmi gerçekler Türk ve Kürt meselesinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Ayrıca çok önemli bir husus daha vardır ki ‘ayrışma’nın asıl  kodları  bu nokta kilitlenmiştir. 
“Biz sizinle 1071’den beri kardeşiz” demek, aslında ‘siz ayrı bir milletsiniz ama biz sonradan, 1071’den beri  kardeş olduk” demektir. Birleştirelim derken ayrışmaya hizmet etmek  tam olarak bu cümlede şifrelenerek yönlendirme demektir.
Ezcümle bütün ‘Milliyetçiler’ Amerikan dayatmasında basılan 1945 sonrası ders kitaplarına ve   zihniyetli sözde ilim adamlarının kaleme aldığı safsatalara kapılarak değil. Tarafsız, yansız sadece ilmi  ve bilgisi olan ilim adamlarından faydalanabilirler.
İsimlerini bilmiyorlarsa listesini verebilirim.
Prof. Dr. Ekrem Memiş Hoca’nın adını zaten verdim.
Memiş Hoca’nın feryadına kulak tıkamasınlar yeter!

Hiç yorum yok: