7 Mayıs 2010 Cuma

TBMM ve MİLLET-VEKİLLİĞİ
Mustafa Nevruz SINACI
Türk milleti’nin kadim medeniyeti ve milli siyaset geleneğinin öznesi insan’dır.
Her şey insan içindir. Gerçekte “her insan bir devlettir, devlet insan için vardır”.
Bu nedenle, bir takım suiniyet sahiplerinin iddia ve iftira ettiği gibi; Türk-İslâm ortak sentezi ve geleneğinde, kesinlikle “devlet” değil, sadece ve yalnızca “insan” kutsaldır.
Zira insan, Yüce Yaratıcının Halifesi; Yani yeryüzündeki vekilidir.
İnsan’ın şahsında, bütün mükevvenat (varlıklar, canlı-cansız her şey, yaratılmışların tamamı) tekevvün (vücut bulan, meydana gelen, şekillenen, var olan) eder. Yani; Hazreti Yunus Emre’nin “yaratılanı seveceksin, yaratandan ötürü” sözü, esaslı bir söz ve güçlü bir öz’dür; İnsan denilen özne’nin açılımı, anlamı, ufuk ve felsefesidir. Mikro kozmos (küçük evren) bağlamında İnsan; Adalet ahlâkı, fazilet, kavram ve fiilde hak-hukuk üzerine kaimdir.
Adalet, fazilet, hakkaniyet ve evrensel hukuk’a teslimiyet dâhilinde “ilkeli, namuslu, dürüst, onurlu, sorumlu ve soylu” bir hayat sürmeyen mahlüklar “insan” değildir.
Zaten de; İnsan > teslim kök’ünden gelir.
TÜRK SİYASET GELENEĞİ
İşte Türk siyaset geleneği, diğer bir deyişle “medeni ve/veya milli siyaset” bu manâ ve muhtevadan mürekkeptir. Dolayısıyla, kendine özgü ve orijinal yapısı nedeniyle, Cumhuriyet dönemi itibarıyla buna: “Türk İnkılâbı” denilmiştir. (sistemde ‘devrim’ sözcüğü yoktur.)
Umarım; Açılım, sulta, cunta ve dikta heveslileri bu hakikatleri dikkatle okurlar!…
TÜRK İNKİLABININ YÖNETİM İLKELERİ:
01- Türk milletinin idare şekli “kuvvetler birliği” esasına dayanır.
Egemenlik birdir ve kayıtsız şartsız milletindir. Büyük Millet Meclisi, Türk milleti adına egemenlik hakkını kullanır. Yasama ve yürütme yetkisi TBMM’nde toplanır.
Meclis yasama yetkisini bizzat kullanır. Yürütme yetkisini kendi arasından seçeceği Cumhurbaşkanı ile onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu’na bırakır. Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri tarafsız ve bağımsızdır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1935-Ulus Gazetesi)
02- Efendiler, uzmanlarca bilinen bir gerçektir ki, kanun koyucular (Milletvekilleri) bir takım seçkin özelliklere sahip olmak mecburiyetindedirler...
O özelliklerden birincisi şudur:
Kanun teklif eden, kanun yapan, kanun koyan bir insan, insanlığın bütün hislerini, bütün ihtiraslarını herkesten daha çok anlamalı ve bilmelidir. Fakat nefsini herkesten fazla ve tamamen, bütün kapsamı ile bunlardan korumak kudret ve kabiliyetine sahip olmalıdır.
Bu seçkin özelliğe sahip olmayan insanlar, toplum için kanun yapmak (vekil olmak) hak ve yetkisinden men edilir. Çünkü Kanunlar hislere dayanarak ve uyularak yapılamaz.

(1921-Söylev ve Demeçler, Cilt: 1 Sayfa: 193 + Atatürk’ü Anlamak, Behzat Şaşal, Anayurt-2004)
03- Milletvekili olarak vazife ve sorumluluk mevkiinde beraber çalışacağımız arkadaşlarımızın geçen tecrübelerden de yararlanarak vazifelerini eksiksiz yapacaklarını ve özellikle “Milletvekilliği’nin her tür düşünceden daha önemli bir millet vekâleti” olduğunu ve bunun, resmi ve özel hayatta bile bir çok manevi (sorumlulukları) ve belirli külfetleri bulunduğunu göz önünden uzak tutmayacaklarını kuvvetle ümit ederim. (1927-Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Mustafa Kemal Atatürk, TİTE-Yay. Nimet Arsan)
04- İçinizde memleketi ve milleti en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları (milletvekili) seçiniz. Bu sayede Meclis sizin arzularınızı yapmaya, lâyık olduğunuz refahı sağlama gücüne sahip olacaktır., Açık ve sağlıklı düşünmek, açık ve tutarlı hareket etmek, bu suretle Türk’ün yüksek siyasi müessesesi, Cumhuriyeti yükseltmek... Bu görüşleri tartışanlar, asla, birbirine karşı değillerdir. Önemli olan bu görüşlerin başarılı olmasıdır., Milletin, hatalardan korunması için tek sağlıklı çözüm, düşünce ve yaptığı işleriyle milletin güvenini kazanmış, siyasi bir partinin seçimde millete yol göstermesidir. (1927-Nutuk, Cilt: 2-1960)

***
TÜRK İNKİLABININ YÖNETİM İLKELERİ
Mustafa Nevruz SINACI
05- İrade ve egemenlik milletin tümüne aittir.
Demokrasi, milli egemenlik prensibinin esasıdır.
Gerçekte, idare edenler egemenlik kullanırlar.
O halde, devlette idare edenler demokrat olmalıdır.
Hükümet prensibi de, adalet sevgisini ve ahlâk fikrini gerektirir.
Zira Demokrasi memleket aşkıdır. Aynı zamanda babalık ve Analıktır. Hükümetlerin öncelikli görevi: Kişisel hürriyetlerin sağlanması ve sürekli kılınmasıdır. (M. Kemal Atatürk)
06- Devlet adamı gelecek kuşakları düşünen kişidir. Politikacı ise; Gelecek seçimleri düşünen kişi olarak tarif edilir.
(Uğur, İsmet İnönü, s. 9-10)
07- “…bu yazılmamış olan ve milletin şuurunda yaşayan kanunlara riayet etmeyen her meclis, her müessese, her örgüt nihayet dayandığı kanunların kendilerini müdafaa etmediğini görmeye mahkum oluyorlar. (Uğur, İsmet İnönü, s. 31-32)
08- Bir kanun kabul edilirken her birimiz şu veya bu fikirde bulunabilir, mücadele ederiz. O idareden sonra iktidarlar da değişir. Onu yapmış olanlar gider, biz geliriz, başkası gelir. Her mesuliyet alan adam, ondan evvelki hükümetin çıkardığı kanuna güvenerek işini, sermayesini getirmiş olanların, kendilerine kanunla temin ettirilmiş olan bütün haklardan endişe etmeksizin istifade etmeleri şarttır. Petrol kanunu mevcuttur. Mevcut olduğu gibi tatbik edilecektir. Yabancı sermaye ile kim memleketimize gelmişse emniyettedir. (Mehmet Turgut, Siyasetten Sahneler, Boğaziçi Yayınları-1991 s.61)
09- Büyük Millet Meclisi kürsüsü mübalâatsızlığa (saygısızlığa) asla gelmez.
Ben bu kürsüye her çıkışımda onun mehabetini (yüceliğini), Meclisin büyüklüğünü ve ehemniyetini duyarım.
(Bilsel, İsmet İnönü: Büyük Devlet Reisi, s.ıv) “Vekillerin de, reis-i devletin de, herkesin de harekâtı, hattâ vaatları, hattâ retleri kanun, vazife, ahlâk kuyuduyla (kaydıyla, sınırları ile) çerçevelidir.” (İsmet İnönü’nün TBMM’ de Konuşmaları, 1920-1938, s.279) “Hürriyet, fakat anarşi değil, disiplin, fakat cebir değildi ve Meclis görüşmelerinde söz alanlar bu ilkeye özen göstermeliydiler. (Asım Us, Asım Us’un Hatıra Notları: 1930’dan 1950 Yılına Kadar Atatürk ve İsmet İnönü Devirlerine Ait Seçme Fıkralar, s.331)
10- Meclisin, müzakerelerinde özgürlükle sorumluluk arasında bir denge kurulmalıdır.
Müzakerelerde, anarşiye gitmeyecek surette serbesti, cebre gitmeyecek surette disiplin olması gerekir.
(Asım Us, Hatıra Notları, 1930’dan 1950 Yılına Kadar Atatürk ve İnönü Dönemine Ait Seçme Fıkralar, s.331) Büyük Millet Meclisi’nin irşadından (öğreteceklerinden) istifade etmeli, hele onun salahiyetine çok dikkat ve riayet etmelidir. (İsmet İnönü’nün TBMM Konuşmaları, 1939 -1960, s. 124) Ordu ile millet arasında yakın duyguların beslenmesinde en tesirli örnek, TBMM ve üyelerinin davranışlarıdır. Meclisimizin orduya karşı tutumlarında büyük bir ilerleme olduğunu sevinçle kaydedebiliriz. (1960 sonrası) Geçmiş fırtınaların yanlış tefsirleri önemli ölçüde unutulmaktadır. Ordunun şerefini korumakta dikkatli olmak, ordu için en besleyici gıdadır. Buna karşı ordudan, millet savunmasında ödevinin ehliyetlisi olmak, milletin istediği tek karşılıktır. (İsmet İnönü., TBMM Konuşmaları, 1961-1973, s. 806-807)
“... Ordu temizdir, ordu hiçbir vesile ile memleketine zarar getirecek bir harekete vasıta kılınamaz. Türk ordusunun geleneği budur. Bunu daima ispatlamıştır.
Türk ordusunun, milletin istemediği bir harekette bir sergüzeştçinin peşinde gittiğini kimse görmemiştir.
(Age., s. 428)
KISSA’DAN HİSSE:
Bu kurallar, Cumhuriyet’i taşıyan; demokrasi, adalet, insan hakları ve hukuku ebet-müddet kılan ilk’ler ve temel ilkelerdir. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin miyarı (ölçüsü, kriteri) bu ilkelerdir. İlke sahipleri, idareye lâyık, halkın itimadına mazhar kıdem, ehliyet ve liyakat sahipleri olmak gerekir. Yukarıdaki ilkeler devlette cari, hâkim ve hükümran değilse; "Şark kurnazlığı ve bizans oyunları icraya sızmış, siyaset "fazilet" olmaktan çıkmışsa eğer" Meclis tefessüh etmiş, hükümet acze düşmüş, demokrasi dumura uğramış, adalet ve hukuk zaafla malul olmuş demektir!..
DİKKAT!.. Yazışmalar için e.POSTA: gercek.demokrat@hotmail.com

Hiç yorum yok: