iki önemli sorunsal hakkındadır!....
Prof. Dr. Turgut TÜFEKÇİ &
Mustafa Nevruz SINACI
Mustafa Nevruz SINACI
“Konya’nın Ereğli ilçesi 1980’lere kadar hayalleri zorlayacak derecede güzel, harikulâde, masallar diyarı misal efsanevi bir şehirdi. Yöresel tabirle dere, akar, çay ve arklarla kılcal damarlar gibi örülmüş son derece verimli, işsizlik sorunu olmayan, insanları mutlu, sağlıklı, neşeli, huzurlu, gelecekten umutlu, nüktedan, hayat dolu yemyeşil, cennetsi bir diyar vardı. Sonra mı?!... Sonrası çok hazin bir hikâye….
CEHALET, RANT VE İHTİRAS KURBANI BİR CENNET
Ülkemiz ve dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Ereğli'nin, en önemli ACİL ve güncel sorununa değerli ilgi ve dikkatlerinizi çekmek istiyorum:
Devlet adına ve millet iradesine vekâleten hükümet edenler; Geniş halk kitlelerini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren konularda mutlak bir gereklilik ve zorunluluk olmadıkça; Asla ve kesinlikle insan, ekosistem (hayvanlar ve bütün canlılar), tarihi doku ve kadim doğa aleyhine sonuçlar doğuracak kararlar alamaz, yaptırım ve tasarruflarda bulunamazlar. Hak karinesi, adalet ahlâkı, evrensel hukuk ve medeni siyaset; Asillere dahi ait olmayan bu hakkı vekillere asla vermemiş ve tanımamıştır.
Hukuktan maksat: Doğrusal yönde ifa ve helâli, hak’ı icra’dır.
Devlette devamlılık esas; Doğa’da devamlılık elzem, mutlak ve sebeb-i hayattır.
Dolayısıyla hayat hakkı en temel, vazgeçilmez, olağan şartlarda müdahil olunamaz ve ihlâli insanlık suçu olmakla; Gerçekte ekosistem için de durum aynıdır. Aksi takdirde ülkede medeni, sosyal ve yasal sorumluluk işlemiyor; Adalet, hukuk ve denetim erkleri siyasallaşmış, muhalefet yok hükmünde; En iyi ihtimalle hayati ilkeler ve yükselen değerler vesayet, tasallut altında demektir. İşte örnek ve günün HES furyasından önce Ereğli’de baş gösteren felâket.
EREĞLİ ÇÖL OLMASIN!...
Bu uğurda, her takdirin üstünde, büyük bir onur, vefa ve sorumlulukla mücadele eden Prof. Dr. Turgut Tüfekçi; CNN TÜRK ve insanlık düşmanı rant mahlûkatınca hayat damarları ve Can Suyu kesilerek “sessiz sözsüz çöl olmaya sürüklenen Ereğli adına” insanlık âlemi, TC hükümeti, cnnturk ve onurlu, sorumlu vatandaşlara sesleniyor:
“Değerli Güven Bey, (Yeşil Doğa Program Yapımcısı)
Merhaba! Size Ereğli'deki (Konya) doğa katliamını bildirmek istiyorum…
İvriz Kabartmasının bulunduğu Ereğli en az 5000 yıllık yerleşim merkezidir.
1985’ e kadar şehirden geçen akarsu ve Roma İmparatorluğu zamanında açıldığı bilinen “toprak kanallar” (Ereğli ağzında “arklar”) sayesinde İç Anadolu’nun en yeşil yeri idi. “Yeşil Ereğli” den bereket fışkırırdı.1970’lerde, bütün Ereğlililerin rüyası İvriz Barajıydı. Politikacılar “baraj” vaat ederek oy isterlerdi. 1985’te rüya gerçekleşti ama inanılmaz bir kararla Ereğli’nin can suyu kesildi. Önce, binlerce yıllık, Ereğli’ye hayat veren, gençlerin yüzdüğü, sıcak yaz günlerinde ailelerin çevresinde dinlendiği, bereket kaynağı, fotoğraflardaki gibi harika güzellikler ihtiva eden akarsu, dere ve “ark”lar kurudu…
Sonrada, “Yeşil Ereğli” …
2012 de gelinen durum:
Türkiye’nin en lezzetli meyve ve sebzelerinin yetiştiği bahçeler kurudu (bkz. 80' ler de ki Tekel'in likör, Tamek'in reçel reklâmları); Son 9 -10 yılda, Türkiye çapında haber olan, toz fırtınaları oluşmaya başladı (bkz. TV ve gazete haberleri); Ortalama yıllık yağış can suyu, kesilmeden önceki 23 yılda 315 mm iken sonraki 23 yılda 287 mm oldu (% 8,9 azaldı, bu azalma max. ve min. değerlerde de görülmektedir); yeşil alan kuruduğundan yağmur bulutları yağmura dönüşemeden Ereğli’yi terk etmektedir.. Dünyanın sayılı sulak alan ve kuş cennetlerinden olan Ereğli Sazlıkları (Akgöl)’ün alanı 21500 hk dan 3000 hk a indi; geçmişte önemli sayıda üreyen özel kuş türlerine artık rastlanmamakta…
Fotoğraflardaki efsane güzellikler yok oldu, çölleşme başladı. 1985 öncesine ait dört fotoğrafı ve son yıllarda başlayan çölleşmenin fotoğrafını ekte gönderiyorum. Bu çevre ve doğa katliamının sorumlusu İvriz Barajı değil; uygulanan su yönetim planıdır. Halen geri dönüş mümkün. Ancak hemen harekete geçilmez ise Ereğli yakında çöl olacak. Bu kötü gidişe son verilmez ise, uzun vadede Ereğli'yi bekleyen diğer tehlike, şimdi tahminen 925 m (cansuyu kesilmeden önce tahminen 975m) olan yer altı su seviyesinin, Tuz gölü seviyesinin (905 m) altına düşmesi halinde ova köylerinde ilelebet tarım yapılamaması ihtimalidir.
Önerilerim; DSİ, İvriz Barajı su yönetim planını değiştirmeli ve Ereğli’ ye can suyunu vermeli; Akarsu ve binlerce yıllık, “ark”lar tekrar açılmalı; açma işlemi günümüz teknolojisi ile mümkündür, kısa sürede gerçekleştirilebilir; Ordu, okullar, halk ve TEMA gibi STK ve kuruluşların desteği sağlanarak Torosların yamaçları ağaçlandırılmalıdır. Değerli çevre dostu, “Yeşil Ereğli”nin çöl olmasını önlemek, fotoğraftaki güzelliklere tekrar kavuşmak yönünde çok büyük katkınız olacağına inanıyorum.
Yeşil Ereğli'nin çöl olmaması umuduyla size iyi sağlıklı ve mutlu günler diliyorum.
Saygılarımla, Prof. Dr. Turgut Tüfekçi, turgut.tufekci@yahoo.com”
Yeşil Ereğli’nin efsane yıllarını bütün ihtişamıyla yaşamış, şimdi Ankara bozkırlarını kaplayan beton yığınları arasında çile dolduran kadim bir Ereğli’li olarak;, Sevgili ve değerli hemşehrim Turgut Tüfekçi’ye, bu kutlu mücadelesinde başarılar diler; Tüm Ereğli dostları ile onurlu, sorumlu ve duyarlı yurttaşlarımızı “bu mücadeleye katılmaya” davet ederim.
BİR HATIRLATMA:
Gerçekte ülkemizin ekolojik denge sorunu büyük… Yerine göre çok kritik ve telâfi edilemez boyutlara dayanmış durumda. Eko sistem çekilmekte, çökmekte, iklim değişmekte, onursuz, cahil ve bencil, betonculuğu kalkınma sanan şehir eşkıyaları ve çıkar odaklı yönetim unsurları yüzünden Türkiye, vahim bir doğa felâketiyle karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır..
İşte, Konya’nın Ereğli ilçesi de bu kritik yerleşim ve yaşam alanlarından biri..
Ancak önce genel duruma, AB ve dünya ya ‘mukayeseli bir bakışla’ göz atmak gerek.
Dünya’da ‘başka Türkiye yok’ söylemi ne anlama gelmektedir? Bakalım:
“Tüm Avrupa’da 12 bin çeşit bitki türü var. Türkiye’de bu rakam 9000., Dünyada her yıl 16 milyon hektar orman alanı yanmakta. (82 Nijerya kadar) Son 30 yılda dünya orman örtüsünün beşte biri yok oldu. Yetişmiş bir ağaç günde 17 kişinin oksijen ihtiyacını karşılıyor ve 22.5 kilogram karbondioksiti absorbe ediyor. Sadece dünya kâğıt tüketiminin yarısı geri kazanılabilse, yılda 8 milyon hektar orman alanı korunabilir. Günümüzde dünya, dakikada 21 hektar orman alanı kaybediyor. Böylece fert başına her yıl doğaya 7 ağaç borçlanılmakta...
Çünkü bir yıl içinde kullandığımız kâğıt, kartonlar ve yaşamsal ihtiyaçlarımız için 7 adet ağaç tüketmekteyiz. Bir Avrupalı yılda ortalama 300 kg. kâğıt ve kâğıt ürünü tüketmekte. Dünyada her yıl kâğıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa Türkiye büyüklüğünde bir ormanlık alan yok olmaktan kurtarılabilir. Bunu asırlar önce gören Fatih Sultan Mehmet ne demiş? “Ormanlarımdan bir dal kesenin, başını keserim” Son Peygamber Hazreti Muhammed ise; “Kıyametin koptuğunu görsen dâhi, mutlaka bir fidan dik!”
Sonuçta eko sistemle barışıklık anlamına gelen ‘çevre koruma’ olgusu, bireysel görev ve sorumlulukla başlayıp, tüm ülke ve arz’ı içine alan‘evrensel’ duyarlığı zorunlu kılmaktadır. İnsan’a düşen görev önce ruhsal, sonra bedensel ve buna paralel çevre temizliğidir. Çevrecilik sadece ‘temiz tutma’ anlamına gelmez. Aynı zamanda ekolojik sistem, denge ve değerleri ‘doğal ortamda’ koruma, kollama, iyileştirme ve geliştirme anlamını taşır. Ki, başta Ereğli olmak üzere, ülkemizde pek çok yörenin sorunu korumasızlık; Yasa dışı edinim, kanunsuz temlik-tasarruf, Soygun-vurgun, rant kaygısı ve imar yolsuzluklarıdır. .
Derhal harekete geçilmez ise Ereğli çok yakında çöl olacaktır. Unutmayın ki başlayan çölleşme ‘acil önlem alınmadıkça’ hızlanarak artar. “acil önlem alınmaması halinde” çok geç olacaktır. Bekleyecek vakit mi var? Bu kötü gidişe son verilmez ise, uzun vadede Ereğli’yi bekleyen öteki tehlike, şimdi 925 m (can suyu kesilmeden önce tahminen 975m) olan yeraltı su seviyesinin, Tuz Gölü seviyesi (905 m ) altına düşmesi halinde, ova köylerinde ilelebet tarım yapılamaması ihtimalidir. (MNS, 28.02.2007 Gazeteler)
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencileri’nin
Hayati Riski; Acil Trafik Sorunu!..
Mustafa Nevruz SINACI
Ankara’nın en şeamet, kış-kıyamet günleri… Yasa bağımlısı, Bilinçolog Galip Baran, Prof. Dr. İsa Kayacan ve Prof. Dr. Salih Ziya Konyalı tarafından 6 Şubat 2012 Pazartesi günü; Ankara Valiliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ve Ziraat Fakültesi Dekanlığı’na bir (aşağıda yer alan) dilekçe gönderiliyor….
“ÇOK ACİL” BİR SORUN VE İVEDİ ÇÖZÜM ÇAĞRISI:
Ankara Valiliği, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı'na
DERHAL MÜDAHALE (SORUN ÇÖZME) ÇAĞRISI!..
Ankara Üniversitesi'nin, (Dışkapı Aydınlıkevler önü) Esenboğa yolu üzeri, Altındağ, Keçiören, Yenimahalle üçgeninde kurulu Ziraat Fakültesi Kampüsü;, Aralarından ana artel, otoban ve yoğun seyrüsefer; hızlı araç geçişi ve trafik akışı olan, ağırlıklı geniş "anayolların" geçtiği üç parçalı yerleşim alanında öğrenciler trafik kazası riski, sürekli 'araç çarpma' tehdidi ve bütün "ders ve derslik" geçişlerinde ölümcül tehlike altındalar...
Konuyla ilgili olarak; (bu güne kadar) Okul İdaresine 'öğrenci ve veliler tarafından' yapılan başvurular muhtemelen dikkate alınmamakta veya "sorun yaşanan" geçiş noktalarının (yol, alt-üst geçit ve köprülerin) "Ankara Büyükşehir Belediyesi" sorumluluk alanında olması nedeniyle kalıcı önlem alınamamakta!..
YETKİLİ, GÖREVLİ VE SORUMLU OLANLAR!..
Kalite Ödüllü Sayın Ankara Valisi'nin, Ziraat Fakültesi Öğrencilerinin karşı karşıya bulunduğu ve her gün yaşadıkları büyük tehdit, korku ve tehlikenin farkında olup olmadığı konusunda bir bilgi veya ilgi emaresi yok! Dolayısıyla; Yukarda içerik ve müdahale, (çözüm) aciliyeti açıklanan sorun'un bütün ayrıntıları ile çözüme ilişkin öneri içeren çalışma aşağıda: ‘ilgilenenlerin, ilgililerin ve ilgilenmek zorunda olanların’ ilgi ve bilgilerine sunulmuştur.
Başta Ankara Valisi Sayın Alaaddin Yüksel; Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın İ. Melih Gökçek ve Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Cemal Taluğ ile; değerli ilgilerini esirgememeleri ve konuyu kendi evlâtları nam ve adına sahiplenip özenle takipçi olmaları dileğiyle 'onurlu ve sorumlu' Rek. Yardımcıları Sayın: Prof. Dr. Nilgün Halloran, Prof. Dr. N. Yasemin Yalım, Prof. Dr. A. Argun Karacabey;
Yaşanan vahim sorun'un birinci dereceden muhatap, muarız ve mes'ulü Ziraaat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Ahmet Çolak'ın dikkatlerine arz eder:
Vaki sorunun ACİLEN, İVEDİLİKLE ve DERHAL çözümü hususunu, sevgili ve değerli öğrencilerimiz adına hassaten arz, önemle rica ve istirham ederiz.
Vaki sorunun ACİLEN, İVEDİLİKLE ve DERHAL çözümü hususunu, sevgili ve değerli öğrencilerimiz adına hassaten arz, önemle rica ve istirham ederiz.
Yasa Bağımlısı, Bilinçolog Galip BARAN, Prof. Dr. İsa KAYACAN ve Prof. Dr. Salih Ziya KONYALI, Ankara: 06 Şubat 2012”
Yaptığım görüşme ve araştırmalar sonucu iş bu “acil, önemli ve ivedi” başvurunun; Başbakanlık (BİMER) dâhil, derhal çözüm üretmesi, uygulaması ve tehdide maruz Ziraat Fak. öğrencilerine sahip çıkması mümkün yetkili, görevli ve sorumlu kişi, kurum ve kuruluşlara üç koldan gönderildiğini; Ankara Valiliği’nin: “İl Yazı İşleri Müdürlüğü çıkışlı, Vali Yardımcısı Turan Atlamaz imzalı, B.05.4.VLK.O.06.03.00-492-~51.8 sayılı resmi yazıyı B.Ş. Belediye Başk. ve İl Emniyet Müdürlüğüne göndererek; Gereği için talimat verdiğini…” öğrendim.
Bütün bu bilgi ve belgelerle; “Acaba ne oldu?..” diye 02 Mart Cuma ve 03 Mart 2012 Cumartesi günü, Ziraat Fak. kampusu, tehdit ve tehlike konusu geçit, yakın Öğrenci Yurtları nezdinde vaki araştırmam sonucu gördüm ki; Şikâyet konusu mahalde başvuruyu müteakip iki hafta içinde, biri ölümlü 2 büyük kaza olmasına ve bir öğrenciye araç çarpmasına rağmen halâ ‘birinci dereceden sorumlu hükümet, valilik, belediye, emniyet, rektörlük ve dekanlıktan’ söz konusu “AÜZF Kampüs çevresindeki trafik sorunu ile ilgili” mahalde görülen olmamış!..
Aynı gün görev emri veren Valiliğe minnettar ve müteşekkir olmak gerek.
Ancak, o şeamet, kış-kıyamete rağmen görevini yapmayan (..)’lara ne demeli?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder